İstiklal Marşı’nın Kabulü’nün 100. Yılı ve 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin 106. Yıl Dönümü
“Bir kahraman takım ve Yahya Çavuş’tular,
Tam 3. Alay ile burada, gönülden vuruştular,
Düşman tümen sanırdı, bu şahlanmış erleri,
Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular.”
Topraklarımıza saldıran düşmanlar, milli maziyi unutturmak isterler. Bir millete yapılabilecek en sinsi ve en şeytani hücum, onun vicdanından mazisini almak, hafızasında mazisini yok etmektir. Bundan mahrum edilen bir millet, en emin kuvvetini kaybetmiş olur. Bize saldıran düşman, daima topraklarımıza ve ölülerimize hücum eder. Zira biz, bu topraklarda o ölülerin mahsülleri ve devamlarıyız.
Türk Ulusal Savaş Tarihi’ne altın harflerle yazılan 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin 106. Yıl Dönümü’nü kutlamanın, kutsal vatanımız için canlarını feda eden şehitlerimizin Şehitler Günü’nü anmanın ve 12 Mart 1921’den günümüz 12 Mart 2021’e uzanan bu süreçte İstiklal Marşı’mızın Kabulü’nün 100. Yılı’nı kutlamanın, gururunu ve onurunu yaşıyoruz.
Çanakkale Zaferi, dünya literatüründe bir dönüm noktasının yaşandığı, güç dengelerinin tamamen değiştiği, yirminci yüzyıldaki olayların akışı üzerinde Türk Milleti’nin aktif rol oynadığı ve de Kurtuluş Savaşı’mızın ilk meşalesinin tutuşturulduğu, yüce Türk Milleti’nin Başkomutan Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde kahramanlıklarının ve fedakarlıklarının doruk noktasına ulaştığı bir azmin mücadelesi olmuştur. Böylesi bir savaşta cephanesi biten askerlerine karşı 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal ATATÜRK: “Süngü tak!” emrini vererek yıllarca Türk Milleti’nin hazıfasından silinmeyecek olan “Ben size taarruzu emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir.” Sözlerini söylemiştir.
Bu duygularla İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif ERSOY’u İstiklal Marşı’mızın Kabulü’nün 100. Yıl Dönümü’nde rahmetle anıyor, bizlere büyük zaferin gururunu yaşatan başta Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun silah arkadaşları olmak üzere bu mücadeleye katılan Büyük Türk Ordusu’nun kahraman mensuplarını, onları her şeyiyle destekleyen aziz Türk Milleti’ni ve vatanları uğruna hayatlarını feda eden bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve şükranla anıyor, onlara büyük bir özlem duyuyoruz.
NUSRET MAYIN GEMİSİ’NİN HİKAYESİ
18 Mart Çanakkale Zaferi, bir bakıma Nusret Mayın Gemisi’nin zaferidir. Karanlık Liman’a sahile paralel olarak döşenen yirmi altı mayın, düşmanın ateş günü en yüksek zırhlılarını ya batırmış ya da yaralayarak saf dışı bırakmıştır. İşte bu yüzden dönemin Fransız Başbakanı: “Türkler, Çanakkale Boğazı’nı kapamakla savaşın iki yıl uzamasına ve müttefiklerin milyonlara varan insan gücü ve yüzlerce milyarlık maddi kayba uğramasına sebep olmuştur.” demiştir.
Nusret Mayın Gemisi, 3 Eylül 1914’te Çanakkale’ye gelmişti. Almanya’da özel şekilde mayın dökme gemisi olarak inşa edilmiş bu gemi, dar alanlarda kolayca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu. Ancak Osmanlı Devleti’nin ekonomik durumu ona Çanakkale Boğazı’nı mayınlayabilmesi için gerekli imkanı vermiyordu. Elde yirmi altı mayın kalmıştı. Bunlar da Çanakkaleli ustaların yaptığı “Kara Barut Mayını” olarak isimlendirilen cinsten derme-çatma mayınlardı.
Mayınlar, alışılagelen biçimde sahile dikey olarak değil paralel şekilde dökülecekti. Bir rivayete göre Peygamber Efendi’miz ( S.A.V ) Miralay Cevad Paşa’nın rüyasına girmiş, mayınları bu şekilde dökmesini söylemişti. Winston Churchill: “Birinci Dünya Harbi’nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflarına mal olmasına, denizlerde beş bine yakın ticaret ve savaş gemisinin batmasına neden olan başlıca neden, Nusret Mayın Gemisi aracılığıyla Türkler, tarafından bir gece önce incecik bir çelik halat ucunda sallanan yirmi altı adet mayındır.”
https://www.youtube.com/watch?v=C68CHMzFPoI